REM Art Space’in küratörü Mehmet Kahraman Röportajı
Röportaj: Maide Kasapoğlu
Nisan 2017
Mehmet Kahraman, 1986 İstanbul doğumlu, küratör ve yazar. Lisans eğitimini 2011’de Mimar Sinan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde tamamladı. Türkiye’deki çeşitli sanat dergilerine düzenli olarak katkıda bulunuyor, İstanbul’daki REM Art Space’in direktörü ve küratörüdür. Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederim.
Rem art space’in kuruluş süreci nasıl oldu?
2015 Eylül ayında, Rem Art Space olarak tanımlanan mekanda, geçici bir sergi yaptık, ismi zamanın tozuydu. Sergi sonrasında mevcut daha önce kulkanılan Rem Art Space’in mekanı çerçeveci olarak kullanıldı. Çerçevecinin önerisi ve karşılıklı oturup konuşmamız sonrasında bir yapı oluşturabileceğimizi düşündük ve 2015 Ekim ayında da Rem Art Space olarak programımızı oluşturduk. Neden böyle bir yer açma ihtiyacı duyduk diye sorarsan eğer, gözlemlediğim kadarıyla çok fazla galeri yapısı var ve bu galeri yapılarında da deneysel demek istemiyorum ama proje oluşturabilecek sürece çok imkan vermiyor çünkü çalışılan, temsil edilen sanatçılara göre oluşturulmuş programlar hani aşağı yukarı yıl içerisinde takip ettiğiniz galeride nasıl bir şey görebileceğinizi kestirebiliyorsunuz ama bizim yapı biraz daha farklı küratörler sanatçılar ilişki kurarak bir fikirler ve tartışmalar sonucunda oluşturulan bir programdı.
Şu aşamada temsil ettiğimiz bir sanatçı yok ama her ne kadar temsiliyet sonra ki süreçlerde değişkenlik gösterilebilir ama bizim yapmaya çalıştığımız; bize önerilene dahil olmak, geliştirmek ve mekana uygun hale getirmek ve buna göre de üretimine katkıda bulunmak, sanatçıyı ve yaptığımız sergiyi olabildiğince görünür kılabilmek. O açıdan farklı bir işleyişimiz var. Benim de zaten kişisel ve profesyonel olarak hep aradığım şey oydu. İçinde bulunduğum mekanında sadece belirlenmiş bir programla sürdürmek değil, bu programı da geliştiriyor olmak. Bizim program biraz görsel ve sergiler bağlamında devam ediyor ama onun dışında performans projeleri, sinema gösterileri, sergiler bağlamında yada sergilerden bağımsız olarak yapılan konuşma programları da bu işin içerisinde. Rem olarak içerik konusunu nasıl geliştirebiliriz diye alternatifler düşünüyoruz.
Rem Art Space’deki sergilerin küratörlüğünü siz mi yapıyorsunuz yoksa yapılan sergilerin kendi küratörleri mi var?
Bu değişkenlik gösteriyor. Benim yaptıklarım da var, az önce söylediğim gibi galeriler geldikçe ve projeler uygulanabilir noktaya vardığında, dışardan bir küratör olabilir biz kendi içimizdeki yapıdan küratörler olabilir. Sadece benim yapmam söz konusu değil. Zaten bizim ikinci amacımızda daha fazla iş birliği kurarak sürdürebilirliği sağlamak yani farklı kurumlarla olan ilişkilerimizi daha görünür kılmak. Ayrıca bu iş
birlikleriyle kendi eksikliklerimizi de görebiliyoruz çünkü sürekli kendi çevrende hareket ettiğinde bazen farkına varmadığın yada kendi doğrularına çok saplanıp kalmış bir yapı oluşabiliyor. O açıdan ne kadar çok iş birliği kurabilirsek ki bu kuram veya küratörlerle de olabilir, bu bizi daha çok geliştiriyor. Başlangıç aşamasında bir süre küratörlüğü ben yaptım ama sonraki süreç kendi kendine evirilmeye başladı
Kendinizi bağımsız bir küratör olarak adlandırır mısınız?
Şu aşamada Rem Art Space’deyim. Rem Art Space’in yürütücülük görevini
yapıyorum. Koşullar uygun olursa dışlarda yaptığım bazı sergiler oluyor ama ikisi birbiriyle ilişkili. Bağımsız bir küratör olarak bir programım yok hani kendi temsil ettiğim kurumun programları kapsamında zaman bulursam başka sergilerde yapıyorum. Tabi o kadar çok değil çünkü mevcut program çok yoğun. O yüzden şuan kendimi bağımsız bir küratör olarak adlandıramıyorum. Çünkü bağımsız bir küratör dediğinizde, kendi bağımsız programı olan, farklı kurumlarla iş birliği kuran bir yapıdan bahsetmek gerekiyor ki ben bunu Rem üzerinden nasıl bir yolabileceğime
bakıyorum. Yani ben Rem üzerinden ne kadar kurumla iş birliği yaparsam bu benim kendi programımı oluşturuyor. Belki başlangıç olarak o kurumda mehmet kahraman olarak bir şey yapmam ama sonraki süreç değişebilir.
Rem Art’ın üzerinden işbirliği kurmak istemeniz, Rem Art’ın reklamını kurmak amaçlı mı?
Yok. İşbirliği kurmak şunun için önemli şimdi yaptığınız bir serginin görünürlüğünü arttırmak bu açıdan önemli yönetim, kurgu, düşünme ve tartışma biçimlerini besleyen bir yapısı var. Mesela şuan Vahit Tuna’nın sergisi var; Alt, Galerist, Mars bunların hepsi birbirinden bağımsız, farklı modeller öneren, farlı öneriler öneren sanat kurumları. Aynı düzlemde görünür olduğunuzda da deneyim sahip oluyorsunuz. Tabi işin finansman kısmı da var. Mevcut bir sergi veya bir işbirliği de yaptığınızda finansman açıdan paylaşımda bulunuyorsunuz ama işin finansman kısmından çok yayıldığı alana bakıyorum. Çünkü burada bir sergi yaptığınızda belki bin yada iki bin kişiye iletebilirsiniz ama iki mekana üç mekana olduğu noktada hani ön göremediğiniz bir sayıya katlayabilir. Bu da sizin takipçinizin atmasına ve serginizin, yaptıklarınızın deneyimlenmesi için iyi bir fırsat olur.
Küratörlük kimliğinizin yanında, sanat eleştirmenliği ve Rem Art Space’in direktörlüğünü yapıyorsunuz. Bu üç alan birbirini nasıl besliyor?
Aslında üçü birbirinden bağımsız değil, cidden birbirlerini besliyorlar. Benim direktör olarak kariyerim sadece iki senelik ama daha öncesinde ben farklı sanat kurumlarında küratör, program yöneticisi olarak farklı farklı şeylerle çalıştım. Yani benim sanatçı olarak değil de küratör olarak işlerin üretilme sürecine tanık olmak, sanatçının yaşadığı sıkıntılara çözüm bulmak, bunları tanımlamaya çalışmak, bunlar zaten sizi bir noktadan sonra sizi yazmaya itiyor. O da farklı yayın organlarında yazılarınızın yayımlanmasını sağlıyor. Bir açıdan küratörlük işin mutfağı gibi, bu mutfakta pişirdiğiniz şey bir açıdan başka türlü başka bağlamlarda çalışmak gibi.
Birbirinden bağımsız olması belki olabilirdi ama benim için süreç öyle gelişmedi. Çünkü benim aslında yapmayı istediğim şey tamamen bağımsız bir küratör olmaktan yada bir galeri açmaktan çok tamamen yazar olmak, sanat eleştirmeni olmaktı. Tabi mevcut koşullar, beklentiler, olasılıklar hep değişken olduğu için böyle oldu. Ben bir kurumda çalışırken başka bir kuruma geçtiğimde gözlemlerimi, deneyimlerimi paylaştığımda başka tanışıklıklar, başka durumlar yazarlığı da işin içine ekledi. O açıdan benim adıma konuşacak olursam benim için hep bir aradaydılar.
Sanatçıya ihtiyaç doğrultusunda yardımcı olmanın yanı sıra, Bir küratörün en önemli görevlerinden biri sergi oluşturmaktır. Konu belirlemek, mekan ve sanatçı seçimi, sponsor bulmak küratörün işidir. Bir serginin oluşumu nasıl ilerler?
Küratör olarak cevap verecek olursam, diyelim ki bir sergi yapmak istiyorum ve bir konum var, bu konuya uygun olabilecek insanları, sanatçıları bulmak ki bundan öncesinde bu serginin yapılabileceği mekanı bulmak ve tarihi ayarlamak, ona göre sanatçılar belirleniyor. Sanatçılarla yaptığınız konuşmalar serginin kapsamını geliştiriyor, sonrasındaki aşamada herkesin hem fikir olduğu noktada iş seçimi başlıyor. İş seçiminde biraz sizin de izlediğiniz yöntem de çok önemli direk olarak bir konseptte iş de seçebilirsiniz yada tamamen kafanızdaki sorular çerçevesinde gidip sanatçılarla tartışıp o tartışmalardan yeni iş çıkmasına da vesile olabilirsiniz. Küratörün o açıdan durduğu yer çok önemli. Yani yönlendirici de olabilir, seçici de olabilir. Sanatçıyla birlikte de o yolu deneyimleyebilir. Ben o konuda süreci deneyimleme taraftarıyım. Onun dışında eğer dışarıdan bir sanatçı geliyorsa, ben ve Rem’deki arkadaşlar ilgileniyoruz. Geliştirilebileceğini düşündüğümüz sergilerle küratör olabilir, sanatçı olabilir, tartışarak nasıl bir yol izleyeceğimizi belirleyip ona göre programımızı yapıyoruz.
Genç bir küratör olarak hem yurtdışı hem yurt içi sergilerin küratörlüğünü yaptınız. Uluslararası boyutuyla küratörlüğü nasıl tanımlamak gerekiyor ve sanat yönetimi bağlamında küratörün rolü size göre nedir?
Küratör dediğiniz şey, sadece sergi metnini yazmaz. Birçok farklı ağla ilişkisi olması lazım. Bu bir sponsorluk ilişkisi de olabilir, medya ilişkisi de olabilir ama artık o da biraz evirilmeye başladı çünkü artık küratör biraz daha sergi yaptığı yere networkü götüren insandır. Bu sanatçı bağlamında network olabilir, sponsorluk bağlamında olabilir çünkü sadece mekan var, sergiyi konsept yazdım, sanatçıyı seçtim orada sergi yaptım değil, o serginin nasıl olabileceğine dair kafa yorması gerekiyor. Bu kafa yormayı da kurumla beraber yapması gerekiyor çünkü bağımsız hareket edemezsiniz.
Bazı küratörlerin, sanatçıya destek olmak ve onu kollamanın dışında, sanatçıların yaratıcı süreçlerine karışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu biraz sanatçıyı tanımakla ilişkili; sanatçının sınırlarını bilmelisiniz. Her sanatçıya müdahale etmek olmaz. Tabi bu müdahaleyi kötü anlamda söylemiyorum. Müdahale dediğiniz, dışarıdan bir göz olarak belki onun kaçırdığı bazı noktaları kendisine bildirmek ya da yaptığı çalışmayı nasıl sergilenebileceği hakkında kendisine yardımcı olmak. Yaratıcı süreçlerine katkıda bulunmak, sorular sorarak, o sorularla birlikte o yaratıcı sürece eklemlenebilir. Yoksa sanatçıyı tamamen yok sayıp sanatçı üzerinden kendi egonu tatmin etmek çok doğru bir olay değil.
Küratörlük alanında ilerlemek isteyen Sanat Yönetimi öğrencilerine ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Bol bol sergi gezmeleri gerekiyor. Staj yapsınlar, çalışsınlar. Çalışmaktan kastım sadece galeriye girip çalışmak değil, fırsatları olursa sanatçılarla beraber atölyelerinde çalışmaları gerekiyor. Çünkü küratörlük okuyarak öğrenilen bir şey değil, yapa yapa öğrenirsiniz.